
Şöyle;
Kore filmlerini anlayabilmem için en az iki kez izlemem gerekiyor. Karakterleri hep karıştırıyorum birbirlerine çok benzedikleri için. Ya da ben benzettiğim için. Filmleri izlerken sonuna gelindiğinde başa sarıp şu adam kimdi diye bakıp duruyorum. Kimin kim olduğunu anlayana kadar Yüzüklerin Efendisini izlemiş kadar oluyorum süre açısından. Biz küçükken büyüklerimiz derdi hep "Japonlar, Koreliler hep birbirine benziyorlar." Peşine de muhakkak şu eklenirdi; "Ama onlar da bizi birbirimize benzetiyorlarmış." Biz etrafımızdakilere baktığımızda benzetemezdik birbirimizi, aynı şekilde bizim birbirine benzettiğimiz Uzakdoğulular da benzetemezlerdi birbirlerini heralde.
Bu noktadan sonra ulaşılacak iki farklı sonuç var;
Bu noktadan sonra ulaşılacak iki farklı sonuç var;
1. Doğudan bakanların batıdakileri aynı görmesi, batıdan bakanların da doğudakileri aynı görmesi ve kendilerini, kendi içlerindeki çeşitlilikleri farklı görebilmesi. Daha az bildiği kültürü, aynı olarak yorumlaması, o bölgeyi birbirine daha çok benzetmesi. Uzaktan bakanın daha yüzeysel görmesi ve o yüzeyselliğin içinde bazı şeyleri birbirine daha kolay benzetebilmesi. Kendi içindeki çeşitliliği, farklılıkları bildiği, gördüğü ve daha rahat gözlemlediği için kendilerini benzetemememesi. Olaya sadece bir göz çekikliğiyle bakmayışı.
2. İnsanlar aynaya baktığında gördüğü yüzün bir başkasında daha olmasını istemezler. Benziyor da olsalar birbirlerine bu benzerliği kabul etmezler. Bu yüzden kendi içlerindeki benzerliği reddederken, kendilerinden farklı olan, görünenleri birbirine benzetmek hem işlerine gelir, hem de daha kolaydır. Aynada gördükleri yüze bakarken inceledikleri detaylarla, size bakarken inceledikleri detaylar farklıdır. Ve başta da dediğim gibi hiç kimse bir başka insana benzemekten hoşlanmaz aslında; eğer benzediği insan Johnny Depp değilse.
Tabii bunları bir de Japonca'ya çevirmek vardı.
2. İnsanlar aynaya baktığında gördüğü yüzün bir başkasında daha olmasını istemezler. Benziyor da olsalar birbirlerine bu benzerliği kabul etmezler. Bu yüzden kendi içlerindeki benzerliği reddederken, kendilerinden farklı olan, görünenleri birbirine benzetmek hem işlerine gelir, hem de daha kolaydır. Aynada gördükleri yüze bakarken inceledikleri detaylarla, size bakarken inceledikleri detaylar farklıdır. Ve başta da dediğim gibi hiç kimse bir başka insana benzemekten hoşlanmaz aslında; eğer benzediği insan Johnny Depp değilse.
Tabii bunları bir de Japonca'ya çevirmek vardı.
Ahaha ben de Drew Barrymore'a benziyor(muş)um, memnunum halimden yea. :p
YanıtlaSilBana da Jason Statham diyolar kel halimle, Johnny Depp'in bir düşük modeli! Ne düşüğü, bir üst modeli be ahah.
YanıtlaSilGüzel demişsin, doğru demişsin de ben başlığı çözemedim:)
YanıtlaSilBaşlık da Kesmeşeker'in "Japonca" şarkısından :)
YanıtlaSilhoş olmuş bence. katılsaymış iyiymiş.
YanıtlaSilHııhh şimdi oldu cahilliğime ver:D
YanıtlaSildedimdi; Bence de iyi olurdu. En azından deneyim ve anı olurdu katılsa.
YanıtlaSilfunda; Estağfurullah canım :D
muhteşem bir yazı olmuş! özellikle 1. madde. Bir de japonyaya çevirmek vardı ama bize böylesini okumak daha iyi geldi haha :)
YanıtlaSilBir gün Japon'larla iş yaparsam çevirttiririm bunu. Öyle antin kuntin benzetmeler yapmasınlar :D
YanıtlaSilbide kompozisyon falan yazamam dıyorsun cokta guzel yazmıssın
YanıtlaSilYazamazdım ortaokul ve lisedeyken. Ya kendimi geç keşfettim, ya da başka bişey oldu.
YanıtlaSilHihi, doğru diyorsun. O cümleyi arka arkaya duymaktan fenalıklar geldi.
YanıtlaSilJaponca çok fena ya. Birkaç arkadaşım hırs yaptı başladı. Bir tanesi seneler sonra konsolosluğun sınavını kazanıp Japonya'ya gitti üni için. Diğeri hala konuşabilme evresinde, o kadar istediği halde o bile nefret etti :)
Ben de öğrensem de Toyota'ya girsem. Hemen de sattım Efes Pilsen'i :D
YanıtlaSiljaponca bahane, güzel konuya parmak basarak hoş fikirler türetmişsin (:
YanıtlaSilEheh, eh biraz öyle oldu evet :)
YanıtlaSilHakikaten, daha çay içeceğidim efes pilsende!
YanıtlaSilBoşver Toyota'da BMW ile gezeriz, daha zevkli olur :D
YanıtlaSil