Okumadan Geçme

Facebook

27 Nisan 2012 Cuma

Lale Devri - Konuk Yazar #2

Benim bi' bok yazdığım yok bi' aydır. Önder can simidi gibisin bebeğim. Konuk yazarlık muhabbetinde 2. yazı da Önder'den. Yine yalnızlık mevzu bahis. Ve işte Önder'in yazısı, anderun mastisi, alın yazısı, canısı, canısı...

------------
Saat tam 00.00. Yorgunluktandır diyorum akşamdan beri ama içimdeki sıkıntı farklı gibi. Depresyon durağı bu saatler aslında. İnsan ne düşünse ,ben, karanlığa kayıyor. Zaten geceleri hep karanlık değil mi? Belki de sıkıntım gündüz pek düşünmemek ,düşünmeyi gece yaparsan olacağı bu.
Tepkim ne benim? Basit bir hayatı yaşamayı bile beceremeyen bi insan oldum çıktım. Herşey karmaşık, hep yanlış zaman bana sorsan. O doğru zamanı bulamadım arkadaş. Yanlış yapmamak adına birşey yapmayanlardanım ben. Kaç yaşına geldim, 26… şimdi ucuz depresif söylemlere girmek de istemiyorum. Bu tepkime rağmen aslında ben o kadar da karamsar değilim. Sadece iyimserliğim karamsar duruyor. Burda bir aforizma girmeliyim; eğer iyimserliğin bile gölgede kalıyorsa ışıksızlıktan şikayet edemezsin.

Süslü laflara ön yargılı bir adamdan nasıl bir aforizma bekliyodun ki? O kadar yazı yazdım neden yazdığımı ben bile anlamadım ki sen, bunu okuyan varsa o, sen nerden anlayacaksın. Sen de haklısın.
Ciddiye almadığın hayat neden seni ciddiye alsın ki? İçinde olduğun boşluk,parasızlık ve tabi yalnızlık için hayatı suçlama. Sincap ciddiyetinde yaşasam ya da bir kirpi daha mutlu olabilirdim. Sadece hayatımı sürdürmek, daha fazla yaşam!

Basit ve etkili yaşam. Yalnızlıktan şikayet ederken, birilerinin seni görmesini istersin ya. Neden kendini göstermeden bunun olmasını beklersin? Ya da yaşama sevincinden götürdüğünü düşünürken zamanın, neden saate bakarsın ki? Sana bakmasını isterken bir çift gözün, neden bakmaya korkarsın onlara? Bunları daha da sıralarsın kolayca. Hoş, boş konuşmayı kendine şu andaki en önemli aktivite seçmiş bir insan olarak haklılığım yada doğruluğum kesinlikle görecelidir. Ve genelde haksız çıkma gayretim de vardır endişelerimde. Hayata dair endişelerim umarım sadece benim hüsnü kuruntularımdır. Aslında bu iyimser bir söylem bile sayılabilir aslında. Ama yine de gölgede kaldı farkettiğin üzere.

Yalnızlıktan bahseden o kişilerden olmak istemem aslında bu kadar yalnız hissetmesem kendimi. İşin kötüsü, yalnızlığıma tam anlamıyla son verecek birileri vardır elbet. Ya da bazıları vardır ki, onlar yalnızlığımı daha mutlu yaşamama müsaade ederler,ancak yine benden uzaktadırlar. İşin ironik tarafı, bu kadar yalnızlıktan dert yanıp kurtulmaya çalışan biri olan ben, yalnız olmama ile ilgili bir şey bilmiyorum. Ve burda bir aforizma daha girer; yalnızlık insanlığını kemiren bir tırtıldır,kelebek olmaktan uzak. Aforizmadan aforizmaya ya da tepkiden tepkiye sıçrıyorum. Aslında yaptığım sandalyede oturmak. Garip di mi?

Konuşursun konuşursun heyecanlı da sonunu getiremezsin ya. Sonuna gelince ne diyeceğini bilemezsin. Sonuna gelir başını unutursun ya da karşındakine böyle fişi o anda çekilmiş gibi bakarsın. İşte o vurucu sonu bulamadan bitiriyorum bu yazıyı da. Zaten anlayan için yeterince vurucu olmuştur. Hadi selametle…