Okumadan Geçme

Facebook

31 Aralık 2012 Pazartesi

This Is The OLD Shit

 Askerlik başlamamışken henüz; nasıl yapıcam düşüncesi vardı kafamda. Nasıl yapıcam derken, şu malum şekilci davranışları var ya askerliğin. Hazır olda durmalar, selam vermeler, herşeyin bi şekil disiplini içerisinde yer alması filan. Hayatında en sevmediği şeylerden biri şekilcilik olan benim için bunlar tedirgin ediciydi. Biraz boşaymış bunlar sonradan anladım, bi şekilde yapıyosun istenileni, ya da yapman gereken yerden kaçmaya çalışıyosun fırsatını bulduğunda götüm götüm, benim gibi.

Yaptığım askerliği 3'e bölebilirim, 3 farklı yerde, farklı insanlarla, farklı uğraşlarla geçirdiğim günler olarak. İlk dönem Polatlı'daki halk diliyle acemilik, askeri dille asteğmen adayı öğrencilik dönemi. Öncelikle Polatlı'ya dair, yazmazsam içimde kalacak; dünyanın en gereksiz yerleşim yerlerinden birisi olduğunu düşünüyorum kaldığım 80 günlük süre içerisinde. Ki o kaldığım süre 2011 Aralık - 2012 Mart arasıydı. Şu hepinizin ağzına sıçan, Polatlı'daki bizlerin ise soğuğa karşı düşüncelerini bir adım öne taşıyan kış dönemi. İlk günlerde karşılaştığımız ortam, herhangi bir şeyi düşünmemize bile olanak vermiyordu. Koyun gibi oradan oraya sürülüyor, ne denirse onu yapıyorduk. 10 erkek kaldığımız koğuşta ilk 4-5 gün boyunca hiç futbol ve karı kız muhabbeti dönmemesini çok garipsemiştim. Sonrasında dönen karı kız muhabbetiniyse daha çok garipsemiştim. İlk günlerde yüzüne bakılmayan kadın teğmenler, son günlerde bazılarının gözüne Adriana Lima gözükmeye başlamıştı. Düşünün işte ne hale geldiğimizi psikolojik olarak. Yemin töreninde giyeceğimiz, içinde nazi subaylarına selam çaktığımız, subay kıyafetlerini ütülerken, sırtımı ütüyle yakmıştım. Üzerimizde ütülüyorduk evet, sadece benim sırtımın yanmış olmasının sebebi ise, eli ağır arkadaşa denk gelen tek kişi bendim. Yanığın ardından 4-5 gün boyunca revire gidip geldim sabahları. Revire gittiğim sabahlardan birinde, sabah 7'de NTV'de "Güne Başlarken" programının başladığını görünce, NTV bile güne başlamadan güne başladığımızı farkettim. Polatlı günlerine dair yazacak, anlatacak, gözlemlenmiş çok daha fazla şey var aldığım notlarda ama, şimdi bunları anlatmanın pek anlamı yok.

2. dönem Kıbrıs'ın bi köyünde geçen 3 aylık süreçti. Her şeyin bir senaryodan ibaret olduğu, herkesin üzerine düşen rolü oynadığı, oynamaya çalıştığı, benimse hiçbir şeyi sallamadığım, sallamayışımı da belli ettiğim günlerdi. Karşılaştığım bu duruma karşı yapabileceğim en iyi şey, askerl..

Ya ben bu yazıyı aslında sırf  askerde geçen 2012 yılını kapatmak için yazıyorum ve çok sıkıldım daha fazla da devam edemicem. Eğer yaşarsam, 15-20 yıl sonra 2012'ye dair hatırlayacaklarım sadece askerlikle alakalı şeyler olacak, ve askerlikten şahsıma kalan güzel dostluklar, "gibi gibi gibi" lafı ve bir işe yaramayacak olan "para saymayı öğrenmek". Evet 3 döneme ayırdığım askerliğin 3. döneminde, kantinde kasa subayı olarak görevlendirilmiştim. Askere gelmeden önce kantin subayı olursun belki dediklerinde hayalimde canlanan şey; askerlerin takıldığı bi kantin gibi bi yer olur, ben de orda takılırım akşama kadar, bi sandalyede oturur onları kolaçan ederimdi. Halbuki askerde kantin dedikleri şey, sivil hayatta market olarak bildiğimiz yermiş. Bu da kızlara ve henüz askerliğini yapmamış erkeklere gereksiz bilgi olsun. Hadi eyvallah.