Okumadan Geçme

Facebook

31 Mayıs 2011 Salı

Ve Hazin Son

Öncelikle Yöneylem Şarkısıyla başlayalım.

Ne olur söyleyin geçenler bana.
Hep kalmak kanun mu Yöneylem kitabında?
Kalemimi alıp yazmadan daha,
Hep kalmak kanun mu Yöneylem kitabında?

Ümitlerim kırıldı bitti.
Hayallerim yıkıldı gitti.
Bu ders beni benden etti.
Kaldım, Kaldım bak ne hale geldim.


Her kalan sonunda düşüyor derde.
Bu Yöneylem kitabının yazanı nerde?
Bir tembel az çalıştı, sevemedi diye,
Hep kalmak kanun mu Yöneylem kitabında?

Ümitlerim kırıldı bitti.
Hayallerim yıkıldı gitti.
Bu ders beni benden etti.
Kaldım, Kaldım bak ne hale geldim.

Ne hale geldim. Ne hale geldim. Gelmez olaydım. Gelmez olaydım. (Uzun Hava)

20 küsür kez dinlemişimdir Hayko&Nilüfer düetini sınavdan sonra. Sonra da bu şekilde uyarladım kendi durumuma. Acayip arabeske bağladım sınavdan çıktığım andan itibaren. Dış bahçede sözleri değiştirmiş olduğum haliyle sesli şekilde söyledim durdum şarkıyı. Önder de yanımda şarkının normal haliyle yeni hali arasında eşlik etme ikilemini yaşadı.

Yakın zamanda sözlerini bu şekilde seslendirip bir de klip çekeceğim bu şarkıya. Ciddiyim. Bir Yöneylem özürlüsünün dramı. Yöneylem özürlüsünden Yöneylem Şarkısı.

Sınav esnasında olanlara gelirsek; baya ters köşeye yattım. Hal böyle olunca da ben kâğıdımı bıraktım köşeye; mütemadiyen gülüyorum-ağlanacak halime- ve yanımdaki 10. senesi olan arkadaşı izliyorum. "Bari sen yap, bunu yaparsan yürür gidersin hadi" diye de veriyorum coşkuyu. Gözetmenimiz de bir şey demiyor, kendi kâğıdımla alakam olmadığı için. Kopya çekmiyor olduğum için çok da rahat oluyor bakmak. Hem kopya çekerken bi’ kopya çektiğinin kâğıdına bakarsın, bi’ kendi kâğıdına geçirirsin ya baktıklarını. Boşuna yorulmuyosun da.

Bundan sonra benim Yöneylem sınavlarına girmem yasak arkadaş. Ben 3 sınava da girsem, 8 sınava da girsem, 26 sınava da girsem birinde geçemiyorum bu dersi. O zaman girme. Hani zaten girmişim, girmemişim bişey değişmiyo kıi. Giriyorum yine kalıyorum benim içim eriyo. 20 kez kalıyorum. Hem girmeyince boşuna umut da olmuyo.

Kabul et Hasan; bir an için Yöneylem Araştırması’nı geçeceğini düşünmüştün. Evet yine kaldın, ama ilk kez bu kadar yaklaşmıştın. Bi de garip olan, en kazanmaman gereken iddaa'yı kazandın.

Gözetmen: Gülhan Pala

Yönetmen: Lale Özbakır

Figüran: Hasan diye biri.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Rekor 49

Bugün tarihe geçti. 12 Yöneylem Araştırması sınavı arasındaki en yüksek notum 34'ken, 13. sınavda bu notu geliştirerek 49 yapmayı başardım. Muhtemelen tarihteki en yükseği de bu olacak. Zirvede bırakıyorum yani.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Nerde Kalmıştık?

Şafak 30'un altına düştü. Üniversitedeki 7. senede nihayet mezun olma şafağı tabi. Mezun olup bu şehirden artık kurtulmam için kalan gün sayısı. Üniversitemizin Bahar Şenliği adındaki kandırmacası başladı bu sıralar. Adı Bahar Şenliği ama havalardan dolayı Bahar'a ve kampüsün herkese açık olmasından dolayı Şenlik'e dair bir şey görmek zor oluyor. Yeri bilmiyor olanlar için söyleyeyim; Erciyes Üniversitesi. Bizim okulun şenliği Sucuk Şenliği oluyor daha çok. Zamanında Özlem Tekin "burası sucuk kokuyo, burası dönüyo, Kayseriiiiiiiiiiğ" diye yavşak yavşak bağırmış ve tescil etmişti.

Herkese açık olan bu tip konserlerde; illa ki yanında bir yerlerde sahnedeki grupla-sanatçıyla alakasız tipler olur. Saçma sapan hareketlerde bulunurlar, şarkıyla alakasız hoplar zıplarlar. Yani bizim burdakilerde hep öyle oldu. Atletle dolaşan birbirinin omzuna çıkıp "Veğaaaaaaa seni seviyorum" diyen amcaları da gördük. Yanındaki en az kendisi kadar kro olan kız arkadaşına hava atmak için "Süleyman bak ben de aynı bunun gibi çalıyorum davulu" diyen ergenleri de gördük. Apaçi dansını ileri boyutlara taşıyan crazy dance in Kayseri türü figürleri ortaya koyanları da. Tabi bir de kızları taciz etmek için gelir böyle tipler buralara. Kızları elleyip kaçanlarla dolu oluyor ortalık.

İki Athena konserinden bahsetmek lazım şimdi. İlki 2005'te Fanta Festivalindeki. O yıl ki albümlerini yeni çıkarmışlardı ve o albümden şarkıları ilk kez o konserde dinlemiştim ve albümü alacak kadar beğenmiştim. Diğer konser ise geçen yıl sağanak yağış altındaki konserdi. Pis albümü yeni çıkmıştı bu kez. Bu kez albümü 1-2 kez dinlemiştim ve beğenmemiştim o ilk dinleyişlerde. Ama konserde yine sevdirdiler albümü. Albümün de ötesinde, yağmurun da katkısıyla belki de en keyif aldığım konserdi hayatımdaki. Donumuza kadar ıslanmıştık ve bu daha da keyifli hale getirmişti. O akşam için kendimizi 4-5 yaş daha gençmişiz gibi hissetmiştik. Ertesi gün ağrıyan yerlerimizle ulan yaşlanmışız demiştik. Yaşlandık dediğimiz de 24'tü ha.

Böyle götü başı ayrı bi yazı çıktı ortaya. Niye yazdım ben de bilmiyorum.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Anlamsız #2

2 aydır giymediğim pantolonumun cebinden çıkan 2.5 lira; beni ne kadar mutlu ettin bilemezsin.

"Bu 2.5 lira beni yaşatmaz, bari öldürsün" diyerek 1 paket sigara aldım. O 2.5 liranın üstüne arkadaştan aldığım 2 lirayı ekleyip de tabi.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Sansür Hayatım #22agustos

Devlet halk üzerindeki kontrol çemberini giderek daraltıyor. Devlet'in 22 Ağustos'ta yürürlüğe girecek yasayla istediği siteyi kapatabileceği bir döneme gireceğiz. Özellikle müstehcenlik başlığı altında bir çok siteyi keyfe göre kapatabilecekler. Bunu da baldız kelimesinin yasaklı kelimeler arasına girmiş olmasından anlayabilir, tahmin edebiliriz. Sözlükler kapatılacak, bu bloglar kapatılacak. Çok seslilikten tek tip insan modeline geçiş yaptırılacak. Yavaş yavaş kısıtlanıyoruz. Bu anlayış devam ettikçe, anlayış sahiplerini rahatsız eden kitaplar da(ki örneğini daha yeni yaşadık), filmler de sansürlere takılacaktır.

Televizyonlar internete göre çok daha fazla kullanım oranına sahip. Peki televizyonlarımızda neler var? Televizyonlardaki saçma sapan programlar(dest-i izdivaçlar, survivor, yemekteyiz, yeteneksizsiniz vb) senelerdir ısrarla yayındalar. Çok ahlaki içeriklere sahip bu programlar değil mi? Bunları niye yasaklayasınız. İnsanlar put gibi karşısına oturuyorlar televizyonun, bu saçmalıkları izliyorlar, adeta hipnotize oluyorlar, uyanık görünürken uyuyorlar. Nasıl da işinize geliyor insanların bunları izlemesi. Halkın cahil kalmasını istiyor, bilgilenmesini, okuyup araştırmasını engellemek istiyorsunuz.

İnsanlar kendileri araştırıp öğrenemesin, görmesin bazı şeyleri. Biz önlerine ne koyarsak onu izlesinler, onları görsünler, onlarla vakit geçirsinler, koyunlaşsınlar. Her isteyen istediğini yazamasın, herkes onları okuyamasın.

Bu zihniyetin şundan farkı ne peki? Biz çocukken ebeveynlerimizle birlikte film izlerken filmde öpüşme sahnesi çıktığında anne babalarımızın kanalı değiştirmesiyle ne farkı var? Bu zihniyetle devletin gözünde hepimiz birer çocuğuz. 15 yaşındaki de 45 yaşındaki de çocuk. Çocuklaştırılıyoruz. Herkesin bir ailesi var ve onlar karar verebilecek akla sahipler çocukları için neyin doğru neyin yanlış olduğunun. Herkes çocuğunu aynı şekilde yetiştirmek zorunda değil. Bana neden 2. bir denetim mekanizması getiriyorsun ki?

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Önemli #22agustos

Şimdilik bunu tıklayın ve okuyun. Akşama kendi düşüncelerimi de belirticem. Ama şu duruma genel olarak çok sinirli olduğumu ve hazmedemediğimi belirteyim şimdilik.

1 Mayıs 2011 Pazar

Puslu Bir Kış Akşamıydı

Egemen, Ersin ve ben Eskişehir'in barlarından birinde oturmuş bir yandan muhabbet ediyor, diğer yandan da etrafımızdaki kızları kesiyorduk. Kızların kendi arasındaki muhabbette bılog, bilok gibi kelimeler geçiyordu. "Basketbola da amma meraklılarmış lan" diyoruz biz de. Sonra muhabbetlerinin devamında "Pucca da bi bok yazmıyo bee ben de yazsam seviştiğimi filan ben de onun kadar popüler olurdum bi kere" diyor bir tanesi. Lan diyoruz bunların bahsettiği bılog başka bılog. "Biz de mi girsek şu işe" diye düşünüyoruz. "Olm iyi ama biz lisede kompozisyon yazamayan adamlardık tutup da yazı mı yazcaz?" diye atılıyorum ortaya. Onlar da "sen de yazı yazmazsın, şarkı filan paylaş işte bi dünya amatör, tanınmayan grup biliyosun. Öyle idare edersin. Kızlar sever öyle şeyleri" diyorlar. Lan iyi bakalım neyse diyoruz ve açıyoruz.

Demek isterdim. Böyle olmuş olsa gerçekten eğlenceli olabilirdi. Eskişehir'de bardayken bu kararı aldığımız doğru. 2009'un başlarında blog okumaya başlamıştım. Büyük çoğunluğu futbol bloglarıydı okuduklarım. Sonra biz de açalım bi blog düşüncesi hakim olmuştu. Eskişehir'de üçümüz bir araya gelince de netleştirmiştik bunu. Önce Egemen, sonra Ersin bıraktı yazmayı. Buralar da bana kaldı işte.

Haa bi de şunun 7.23'den sonrasını izleyin derim.


Birimiz bir bok yedik ama kim?

Eskiden rahmetli dedem anlatirdi. Buraları bambaşkaymış. Bir yeşilki bildiğin gibi değil. Çok cömertmişsin. Hayvanlar yemekten çatlarmış. Her taraf ekin aha bu boy. İyi ama ne oldu da değiştin. Birimiz bir bok yedik ama kim. Ben günahı boynuna babodan şüpheleniyim. Yoksa garezin bana mı? Niçin hiçbişey eskisi gibi değil. Gurban olduğum ver şu rahmeti. Muhtaç etme beni şıh pezevengine. Ben el mel öpmem, çok ağrıma gidiyor yahu. Nolur ver şu yağmuru. Ver yoksa durum kötüdür sidik zoruyla idare ediyorum bilmiş ol.

memento mori'ye saygılarımla. Sıçmak da yassak mı gurban?