Tasoda yukardan yerdeki tasolara vuruş açısını, sertliğini ve vuruşu yaptığımız tasonun dikey mi yatay mı ineceğini belirlemek için el yeteneği gerekirdi.
Bilye oyunlarında ise bilyeyi yönlendirmek ve hızını ayarlamaktı elimizin görevi. Bir elimizle karış hesabı yaparken, diğeriyle bilyeyi hedefe yollamaya çalışırdık.
Bir de yazı yazmak için kullanırdık elimizi. Ama bir fark yaratmazdı yazı yazarken ellerimiz. Yazıya dökülecek olan kelimeleri seçen, kullanan beynimiz, zekâmızdı fark yaratan. El sadece bir araçtı.
Aradan seneler geçti büyüdük. Elimiz sevdiğimiz kişinin elini tutmak, ona bir şeyler hissettirmek için işe yarar oldu. Ne kadar sıkı ve içten hissederek tutarsak o kadar hissettireceğimizi düşündük belki. Hiç bırakmak istemedik o eli. Ama bir şekilde o el hep bırakan ya da bırakılan oldu.
Yeni tanıştığımız zamanlarda ara sıra konuşuyorduk. Konuşmalarımızdan birinde Emre Aydın’ın şarkılarından mevzu geçmişti. “Unut Gittiğin Bir Yerde” diye bir parçası vardı Emre Aydın’ın. Benim o albümde en sevdiğim parçaydı. Ona bunu söylediğimde albüme sahip olduğu halde o parçayı bilmediğini söylemişti. Sonra gidip albümü getirip takıp dinlemişti. "Aaa ben bunu dinlemiştim de dikkat etmemiştim" demişti. O günkü dinleyişinde de dikkat etmemişti. Sonrasında da hiç dikkat etmedi. Tam karşıya geçerken bıraktığı o el benim elimdi.. Ama sağolsun, çok büyüdüm sayesinde.
Elimi sadece bir araç olarak kullandığım dönemlerdeyim. Bir süre daha böyle devam etmek çok daha doğru gözüküyor. En işe yarar hali de bu hali zira.
Bu ellere sahip olmadığımız için de şükretmeli ve bu ele sahip olanlara yardım etmeliyiz. Yardım etmenin yollarını bulmalıyız.
2 yorum:
bi de fabiano eller vardı ama konuyla çok alakasız :D
oha okuyunca özlediğimi fark ettim o zamanları
Yorum Gönder