Okumadan Geçme

Facebook

25 Ekim 2010 Pazartesi

Farkındalık & Mutsuzluk

Dün gece bir başka blogta okuduğum yazı üzerine yazıyorum bunları. Orada okumaktan yola çıkarak yazmış yazıyı Ceren. Benim kitap okuma alışkanlığım olmadığından daha farklı bir yönden bakıcam.

Benim gibi olan, benim düşünce yapımda olan birkaç arkadaşımla daha önce konuştuk bunları. Hepsiyle de aynı fikre ulaştık hep; "Biz böyle mutsuzuz, hayattan pek beklentimiz de kalmamış ama yine de iyi ki böyleyiz!"

Hayattan beklediğini bulamamış, denedikçe yanılmış, hayal kırıklığına uğramış kişiler olarak sahiptik bu fikirlere. Denemekten yorulmuş bir hale geldik tabi en sonunda da. Bu denemelerde de hep birşeyler öğrendik. Öğrendiğimiz şeylerin başında da yalanlar geldi hep. O yalanları gördükçe daha da nefret ettik insanlardan, yaşam şekillerinden. Her defasında sadakatsizliği de gördük.

Liseyi bitirdiğimdeki ben ile şimdiki ben arasında dağlar kadar fark var. Eğer ki liseden sonra üniversite okumamış olsaydım o lisedeki adam olmaya devam edecektim büyük ihtimalle. Herşeyi hayra yoran, hayırlısını bekleyen, fazla araştırmayan, mutlu olduğunu zanneden, yalanları öğrenmeden yaşayan. Aileden gelen bir düşünce yapısına sabitlenmiş olan. Hayata bakışında kendi yorumunu katamamış olan. Ben bilmem büyüklerim bilir diyen. Böyle olma ihtimalim vardı. Olmayabilirdim de. Ama üniversitenin o yapıdan çıkışıma katkısı yadsınamaz kesinlikle. Sonuçta kendi özgürlüğümüzde yaşıyoruz. Kimsenin etkisi altında kalmadan araştırma, okuma, öğrenme şansına sahibiz. Hayatı farklı bir yönden tanıyoruz. Direkt olarak "yaşama koşuşturmasının" içine girmeden gözlemleyebiliyoruz koşuşturmanın içindeki insanları. O koşuşturmanın içinde olsak belki bizlerde onlar gibi olacağız, olacaktık.

Evet okumak,bilmek,öğrenmek insanı daha mutsuz hale getiriyor. Bu nedenler arasında beni en rahatsız edenleri de yalan dolanlar ve sadakatsizlikler. Bu farkındalığa kavuştukça daha da sinirli bir insan haline de geldim. Çok sakin ve zor sinirlenen biriydim normalde. Yine öyle sinirli biri değilsem de insanları gördükçe daha fazla kızar oluyorum.

Düşünürüm ara sıra böyle bilen, öğrenen, farkında olan biri değil de daha normal ve sıradan bir insan olmak ister miydim diye. Verebildiğim cevap hayır oluyor hep. Bu farkındalık bana mutluluk değil aşırı mutsuzluk veriyor olmasına rağmen -salak bir şekilde mutlu olduğunu zanneden biri olmamak- iyiki böyleyim diyorum.

Zira bu dünyada yalanlara inanan bir mutlu birey olmak eninde sonunda patlak verecektir diye düşünüyorum. Ve o mutlu insanlara bakışım bazen nefret içeriyor. Aslında insanlara genel olarak bakışım da öyle.

Bu farkındalıkla, öğrenme ile kendimi de keşfediyorum. Bazen "istesem her şeyi yapabilirim" diyorum. Ne olursa olsun olabilirim bu ülkede mevki olarak. Ama öğrendikçe gördüklerim yüzünden böyle birşey yapma isteği de kalmıyor içimde. "Bu insanlar için neden birşeyler yapayım ki?" diyorum. Onlar beni anlamayacak, ben onlara anlatamayacağım. Zaten birşeyler anlatabilmem, toparlanabilmem için gücüm de yok. Tüm bunlardan sonra köşeme çekiliyorum. İzlemeye devam ediyorum. Bazen bunalıyorum, bazen gülüyorum ama daha çok susuyorum.

Hiç sevmesem de bunu yapmayı bu aralar yine günü kurtarıyorum.

13 yorum:

Adsız dedi ki...

ama insan bişeylerle uğraştıkça,bişeylerle iliglendikçe yaşadığının farkına varmıyomu??

ilnevyA dedi ki...

Evet bişeylerle uğraştıkça, ilgilendikçe yaşadığının farkına varıyor. Ama bu farkındalık o değil ki.

Adsız dedi ki...

öyleyse ben yanlış yollarda dolanıyoru,yanlış yorumlarda bulundum...

ilnevyA dedi ki...

Yok yanlış değildir. Ulaşmak istediğin, katılmadığın nokta nedir? Onun hakkında konuşalım.

Adsız dedi ki...

''köşeme çekiliyorum'' bu bna yanlış geliyo,tmm insanın ruh hali ii olmaz depresif anlarından birindedir yda buna benzer bi durum sözkonusudr ok çekilir köşesine ama bi süreliğine,öbür türlüsü hayattan izole etmek kendini.katılmadığım nokta bu

ilnevyA dedi ki...

Köşeye çekilmek hayattan izole etmek değil tam olarak. Ama yapabileceklerini yapmamak. Nasılsa yine aynı şeyler olacak düşüncesinin de etkisiyle belki. Yeniden aynı şeyleri yaşamama isteği. Zaman zaman yükselişler illa ki oluyor yine de bu durumdan. Ama geri itmek istiyor insan kendini bir süre sonra. İştah ve heves yok yaşamak için.

Adsız dedi ki...

ozmn hepimiz atalım kendmizi bi yerlerden=) bukdr bıkkın olma

ilnevyA dedi ki...

Şunu okur musun?
http://caytostayran.blogspot.com/2010/05/yasllk-ve-gitmek.html

Bu biraz daha açıklayıcı olabilir durumum hakkında.

Adsız dedi ki...

okudum=)gerekli yorumu mailden yaptım=)

ilnevyA dedi ki...

Ben de cevapladım oradan devam :)

ceren dedi ki...

"Tüm bunlardan sonra köşeme çekiliyorum. İzlemeye devam ediyorum. Bazen bunalıyorum, bazen gülüyorum ama daha çok susuyorum."
ben de kendimi hep bu çizgi üzerinde gelip giderken görüyorum. bunalmak, gülmek ve susmak arasında bir yerlerde. çok hoşuma gitti bu kısmı özellikle.

ilnevyA dedi ki...

Bunalmak ve susmak daha çok oluyor tabi bu 3'lü arasında. Gülmeyi de aralara serpiştiriyoruz. Bazıları sahte, bazıları gerçek.

hebelezü dedi ki...

bazen gerızekalı olmayı dıleyecek kadar kendı benlıgının ,vazgecmıslıgının ,koyvermıslıgının farkında olmak.harekete gecmıyorsan bıl kı kabullenmıssındır.mutlu degılsen reddet bu hayatı.ama redd edemezsın. redd edersen yenısını bulmak zorunda kalıcaksın yada ??off.... uzar gider bu boyle... dur bakayim yasamak canli olmak hayatta kalmak ta tam olarak boyle biseydi sanirim... sen bu hayatta yasamak istedigine emin misin ?