Okumadan Geçme

Facebook

25 Nisan 2011 Pazartesi

Çok Karışık

Öyle karışık ki. Haluk Bilginer'in "Uzun hikaye karışık" demesi gibi. Ekran başındayım ama sadece bakıyorum. Ne görüyorum, ne anlayabiliyorum. Uyuşmuşum resmen. Peşpeşe olan şeyler var Cuma'dan bu yana. Umut kıran, lanet ettiren, can sıkan. 2-3 gündür güneş yüzü görmemiş olmamın; yaşadığım şehrin Londra'ya bağlamış olmasıyla alakası yok. Saçma sapan bir hayat tarzının getirisi.

İnsanların arasındaki ilişkiler çok karışık. Aşk-ı Memnu dizisindekinden bile çok daha karışık. Ne çizimler yapıldı, ne algoritmalar geliştirildi o karışıklığı çözmek için bile. Ya gerçekte nasıl? Nasıl çözülür? Öyle karışık ki "kördüğüm" kelimesi yetersiz kalıyor karışıklığı anlatmaya.

Yaklaşık 1.5 yıl aradan sonra ilk kez kitap okumak için oturmam ve bir oturuşta 1 küsür saat kitap okumamın gözlerimi rahatsız etmesi. Göz hamlaması diye bir şey de varmış. Bunu farketmiş olmam. Beynim uyuşmuş halde farkındayım.

Şu küçücük odam kadar dünyam var bir kaç gündür işte. Uzaklaşabilmem lazım, çıkıp dolaşayım diyorum da, ona da üşeniyorum. Odaya da sığamıyorum artık. Uyuşturucu almış kadar uyuşmuş bir bünye haline getirmişim beynimi, bedenimi ve ruhumu.

Bazen bazı şeylerin nasıl geliştiğini anlayamıyoruz, farkında olamıyoruz değil mi? Mantıksız geliyor ilk başlarda, "olmaz olamaz" diyoruz. Ama inkar ederken bakıyoruz ki olmuş bile. "Hiç öyle biri değilim ki ben" derken tam ters köşeye yatırılıyoruz. Hayat işte nerelerden geleceği, vuracağı belli olmuyor. O yüzden yaşamak hala bu kadar merak uyandırıcı ve cezbedici halde ya. Ne kadar bıkmış olsak da bazen hayattan, hep umulmadık zamanlarda ummadığımız şeyleri çıkarıyor önümüze. Bazen anlamamazlıktan, görmezlikten geliyoruz. Bazen hep şakaya alıyoruz, ciddiyeti tamamen elden bırakıyoruz. Neyin şaka neyin gerçek olduğunu ayırt edemeyecek duruma geliyoruz. Olan, söylenen herşey birbirine karışıyor. Şakaymış gibi görünürken ciddi, ciddiymiş gibi görünürken şaka olabiliyor bazı şeyler. Ama biz ayırt edemiyoruz. "Biz ciddi konuşamıyoruz ki hiç" diye diye geyik yapıyoruz. Nasıl olur da anlayabiliriz neyin ciddi olduğunu bu saatten sonra. Belki bazen işimize geldiği gibi anlamak istiyoruz. Ciddi olanı şaka, şaka olanı ciddi olarak alıyoruz. Şakayı ciddi anlaşılsın, ciddiyi şaka anlaşılsın diye söylüyoruz.

Şakalar yapıyor hayat.

Tüm bu karmaşıklıkların arasında netleşiyor bir süre sonra bazı şeyler. Şaşırtıcı değil aslında. Hayat artık çok fazla şaşırtamıyor. Olanların ardından diyecek çok fazla şey de bulamıyorum. Hak da veriyorum. Nasıl olur ki diyemiyorum. Oluyor işte "nasıl"ı önemli mi? Hiç önemli değil. Oluyor.

Söylemiş olmak iyi, daha geç söylemektense daha erken söylemek iyi, içinde tek başına büyütmektense; dışarıya salmak ve büyüyecekse büyümesi gerektiği şekilde ve koşullarda büyümesi ya da büyümeyecekse hiç büyümemesi de daha iyi. Söylemek bunlardan birini sağlayacağı için gerçekten de iyi. Rahatlamak da iyi.

Bundan sonrası için "muhtemel iyi bir karar" olarak nitelendirdiğin karar ise iyilerin arasındaki kötü. İyi olmayan tek şey belki de. Hele hele iyi olanı yapıp söyledikten sonra; karşılığında alacağın tepkiyi görmeden, hiç bir tepki almayı bile beklemeden bu karara varmak ve bunu "muhtemel iyi bir karar" olarak nitelemek hiç iyi değil.

Okuyorum okuyorum, defalarca okuyorum bir anlam çıkarmaya çalışıyorum. Bir anlam çıkmamalı belki de. Çok karışık. Öyle karışık ki. İyilerden sonra gelen kötüyle karmakarışık.

Biz anlaşmak için konuşmuyoruz ki.

1 yorum:

hemera-nyks dedi ki...

Hayat da yazın kadar karışık işte. Ondan tüm çatışmalarımız.

Nyks