Okumadan Geçme

Facebook

23 Kasım 2010 Salı

Siz de Başınızı Alıp Gittiniz Ya - Kaçan Kuşlarım Oldu

Kaçan Cennet Papağanlarıma ve Muhabbet Kuşlarıma "babacım, cici kuş" demeyi öğreteceğime, "evden kaçmıcam" demeyi öğretseymişim keşke.

10'lu yaşlardayken muhabbet kuşum vardı. Sene 95 civarları işte. O zamanların popüler furyasıydı heralde Muhabbet Kuşu beslemek. Hatırlıyorum da komşuların çoğunda, akrabalarda filan hep olurdu Muhabbet Kuşu. Şimdi kalmadı mesela pek. Ya da ben farklı çevrelerdeyim, bilemiyorum.

Ne kadar çok emek vermiştim o zaman o kuşa. Konuşturmak için rahat 2 ay uğraşmıştım, omzuma alıp 156743165 kere aynı kelimeleri tekrar etmiştim. Sonunda konuşmaya da başlamıştı. Verdiğin emeğin karşılığını aldığında hep bir mutluluk, huzur hissedersin ya. Bunda da olmuştu o. Bu kuşun dışında bir kaç Muhabbet kuşumuz olmuştu ama hiçbiri bunun yerini tutmamıştı. Belki de hiçbirine bu kadar emek vermemiştik.

Bayram tatili için Zonguldak'a giderken halama bırakmıştık. Halam da 3 günde kaçırmıştı onu. Tüm verilen emekler de uçmuştu. Sonradan aldığımız kuşlara emek veremeyişimin de nedeni buydu esasında.



3 sene önce de Cennet Papağanlarım vardı. Öğrenci evinin pisliği yetmezmiş gibi bir de onların pisliği vardı evde ve odamda. Ama cidden acaip tüy döküyorlardı. Bir dişi bir erkek olan bu yavrulara Earl ve Catalina isimlerini koymuştum. O aralar Taha'yla Hey Earl, Hey Crabman diye diye dolaşıyoduk. Catalina'yı da Earl kapsın istemiştim ama dibs'i önce Randy söylemişti işte. Kuşlar diyarında bari Catalina Earl'ün olmuştu.

Konuşturmak için çalışmamıştım bunları. Çift olduklarından imkansız gibiydi konuşmaları. Sürekli soba bacasının oraya çıkıp orda duruyorlardı. Oranın kapağını da bunlar düşürmüştü zaten. Bir keresinde o bacanın boşluğunun yukarısına çıkmışlardı. Bir gün boyunca inmediler. "Öeeeh özel hayat diye bişey var lan, 1 gün balayına gidiyoruz biz" dediler muhtemelen giderken.

Bu yavruları da saf ev arkadaşım Raif kaçırmıştı. Bir insan kuşu kafesinden çıkardığında neden camı açar? Sonra da karşıdaki binanın penceresinin önündeki kırmızı kalem kutusunu kuşlar zannedip, gidip "pencerenizin önündeki şey bizim kuşlar mı?" diye sordu adam.

Bir üçüncü kuş maceram ne zaman olur bilmiyorum. Bir de ilkokuldayken bir tavşanım olmuştu. Davşanım! O ise 15 günde hayatını kaybetmişti. Dedemden sonra ilk kez bir canlının ölümüne ağlamıştım. Hikaye de yazmıştım bunun üstüne. Keşke saklamış olsaydım o hikayeyi..

Sen de başını alıp gitme, bir daha bulamayacağım şekilde.. Vakti, zamanı geldiğinde; ben geleceğim.

3 yorum:

Mörşıl dedi ki...

gülümsek okudum hepsini. kıyamam kıyamam diye diye :)
haklısın artık kuşları seveni, besleyeni bırak da böyle anlatan bile bulmak çok zor.
küçükken bizim de vardı bir muhabbet kuşumuz.hatta tüm aile başına toplanır cici kuş nidaları atardık sırf bir kere konuşsun diye. bir gün yengem hava alsın diye kafesinden çıkarmış o da açık pencereden ömürlük havasını almaya çıkmış ve gidiş o gidiş :)

DOREMİ dedi ki...

İşte böyle "sevgi emek ister" emek verirsin uçar gider,kaçar gider,ben de çok üzülmüştüm ölen muhabbetimin arkasından adı da PASAKLI SALY idi..bir ben olsam ,bütün aile yas tuttuk..:)ZOR sevince kaybetmek..:((

ilnevyA dedi ki...

Murshill; Biz küçükken var olan tüm güzellikler, güzel alışkanlıklar yok olmaya devam ediyorlar malesef.

crazywomenrosemary; Emek gösterince seversin, ya da sevince emek gösterirsin. Birbirinden ayrılamaz ikili işte.